Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkanları,
İsviçre Türk Toplumunun Kıymetli Üyeleri,
Hanımefendiler, Beyefendiler,

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 85. Yıldönümünde minnet ve şükranla anmak üzere biraraya gelmiş bulunuyoruz.

10 Kasım, milletimizin gönlünde derin sevgi ve saygıyla anılan bir gündür. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sahip olduğu devlet vizyonu, ileri görüşlülüğü ve özellikle gençler olmak üzere Türk milletine duyduğu kuvvetli inançla, bugün sadece bizlere değil, tüm dünyaya örnek olan bir liderdir; sunduğu fikirler ve ortaya çıkardığı eserlerle döneminin çok ötesine damga vurmuş bir devlet adamıdır.

Ömrünü milleti için adayan Atatürk ve o dönemin tüm kahramanları, işgalci güçlerin vatan topraklarımız üzerinde bulunduğu; insanlarımızın gıdaya, barınmaya ve giyeceğe ulaşmakta zorlandığı şartlar altında; sahip oldukları kısıtlı imkânlara rağmen eşi benzeri olmayan bir mücadeleyi başlatarak tarihin akışını değiştirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır.

Değerli Misafirler,

Atamızın “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözleriyle en büyük eseri olan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıldönümünü gururla kutladığımız bu yılda, onu anmanın en doğru yolunun, onun sözlerini ve fikirlerini doğru anlamaktan geçtiğine inanıyorum.

20. yüzyılın başlarında dile getirilmiş; ancak bizlere hala ışık tutan ve yolumuzu aydınlatan düşünceleri ile ilkeleri ülkemizin bugünlere gelmesini sağlamıştır.

Hala savaşların ve birçok çalkantının süregeldiği, güçlünün haklı, güçsüzün haksız olarak görüldüğü bir dünyada; özellikle de ülkemizin bulunduğu coğrafyada güçlü bir devlet olmanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz görüyoruz.

Devletimizi kuran ve günümüz güçlü Türkiye’sinin temellerini atan Atatürk’ün vizyonu sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını kapsamıyordu. Onun hayalinde, tüm milletlerin barış ve refah içinde yaşadığı bir dünya vardı. Bu hedef çerçevesinde, Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk dış politikasının temel taşlarından birini oluşturmaktadır.

Benzer şekilde, Atatürk’ün çağdaş ve müreffeh bir toplum inşa etme vizyonu bugün de ülkemizin temel hedeflerinden birini teşkil etmektedir. Atatürk tarafından başarıyla hayata geçirilen inkılaplar, geleneklerimizi ve çağdaş değerleri, birbiriyle buluşturarak günümüz Türkiye’sinin temellerini oluşturdu. Bu sayede hem çok sayıda ülkeye örnek olduk, hem de dünyadaki etki alanımızı genişlettik. Atatürk’ün eşsiz dehasıyla başlattığı dönüşüm süreci bu yıl ilk asrını, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda saygın bir konuma ulaşmasıyla tamamladı.

Ülkemizin ulaştığı bu konumda bizlere düşen vazife, bize emanet edilmiş olan Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafaa bilinci içerisinde korumak; ülkemizi her daim daha da ileriye taşımaktır. Bizler de bu bilinçle, ikinci yüzyılımıza, “Türkiye Yüzyılına” var gücümüzle yelken açtık.

Kıymetli Misafirler,

Sözlerimi sonlandırırken, eşsiz bir komutan, dahi bir lider, toprağına ve milletine âşık, barışın temsilcisi olan Atatürk'ün, dünya milletlerine bıraktığı bağımsızlık ve eşitlik düşüncesinin, herkes tarafından daima takdir ve saygıyla anılacağını belirtmek isterim.

Bu duygu ve düşüncelerle, kalbimizde yer edinmiş bu 10 Kasım’da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm silah arkadaşlarını, rahmet, minnet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Törenimize katıldığınız için sizlere içten teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.